Türkiye-Afrika ilişkileri esasında çok uzun metinlerle anlatılabilir. Fakat daha önce de belirttiğim gibi ödevlerimden aldığım kısa metinleri burada paylaştığım için bütünlüğü bozmak istemiyorum. Kısacası konuyu kısa anlatmakta fayda var. Buyurunuz...
Türkiye’nin Afrika ile olan ilişkileri Osmanlı Devleti dönemlerine dayanmaktadır. Kuzey Afrika’da yüzyıllarca hüküm süren Osmanlı Devleti bölgeye kalıcı eserler bırakmıştır. Bu bağlamda kıtada bulunan Osmanlı Devleti’nden kalan eserler Türkiye-Afrika ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlayabilecek potansiyele sahiptir. Aynı zamanda kıtadaki önemli sayıdaki Müslüman varlığı ve iki bölge arasındaki halkların kaynaşmasına da olanak sağlamaktadır. Türkiye’nin Afrika ile olan ilişkileri Osmanlı Devleti döneminden bu yana devam etmektedir. Osmanlı Devleti’nin Afrika ile olan ilişkileri Memluk Devleti ile olan ilişkileri ile başlamıştır. O dönemi incelediğimizde Ortadoğu’da geniş bir alanda hüküm süren Memluk Devleti’nin bir kara parçası da Mısır’da bulunmaktaydı. 1517’de Osmanlı Devleti Memluk Devleti’ne son vermiştir. Böylelikle o tarihte Mısır, Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. 1518’de Cezayir, 1534’te Tunus ve 1557’de Fas artık Osmanlı Devleti toprak parçası olmuştur (Toprak, 2017: 830-832). Afrika ile bir diğer önemli temaslar 1584 yılında Portekizlilere karşı yardım isteyen Kenyalı Müslümanlarla olmuştur. Osmanlı Devleti, Yemen Valisi Ali Bey’i görevlendirmiştir. Ali Bey, Somali üzerinden Kenya’nın Mombasa şehrine gitmiştir. Ali Bey’in orada görevlendirdiği Osmanlı Devlet memurları bir süre hakimiyet sağlamıştır (Öztürk: 318). Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda Sudan, Güney Sudan, Kuzey Çad, Nijer ve Uganda ile de çeşitli temasları olmuştur (Dışişleri Bakanlığı) .
Osmanlı Devleti, Sanayi Devrimi sonrasında ve sömürgecilik dönemlerinde gerilemeye başlamasıyla Afrika’daki topraklarını kaybetmeye başlamıştır. Sömürgecilik döneminde sadece Kuzey Afrika’daki Osmanlı Devleti toprakları değil Etiyopya hariç tüm Afrika toprakları batılı devletler tarafından ele geçirilmiştir. Bu dönemde Afrikalılar tarihe geçecek insani krizlerle mücadele etmişlerdir.
Cumhuriyet’in kuruluş dönemine geldiğimizde Türkiye-Afrika ilişkileri neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Bu durumun önemli bir nedeni yeni kurulan Türkiye’nin kendi ekonomik kalkınmasına öncelik vermesi ve dış politikada önceliği bölgesindeki devletlere vermesidir. Türkiye 30’lu ve 40’lı yıllarda Afrika’ya yönelik temkinli bir yaklaşım sergilemiştir. Kuzey Afrika ile ilişkiler 2. Dünya Savaşı sonrasında şekil almaya başlamıştır. Fakat Türkiye’nin Batı Bloğu’na dahil olması Afrika ülkeleri ile olan ilişkileri bozmuştur. Bağımsızlıklarını çoğunlukla 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kazanan Afrika ülkeleri Doğu ve Batı Blokları’ndan ayrı olarak kurulan Bağlantısızlar Hareketi’ne dahil olmuşlardır. Soğuk Savaş gibi diplomasi havasının çok sert estiği bir dönemde Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki bu farklılık ilişkilerin bozulmasına zemin hazırlamıştır (Toprak, 2017: 837). 1950’li yıllar Türkiye-Afrika ilişkileri son derece gergin geçmiştir. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan Cezayir’in bağımsızlığı oylamasına çekimser oy vermesi ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir. 1956’da yaşanan Süveyş Krizi’nde Batı yanlısı bir politika izleyen Türkiye, Afrikalıların tepkisini çekmiştir. Buna karşılık Kıbrıs Meselesi’nin konuşulacağı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Afrikalıların desteğini bekleyen Türkiye umduğunu bulamamıştır. Afrikalılar Yunanistan lehine oy kullanmışlardır (Tamçelik, 2014: 37).
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Türkiye-Afrika ilişkilerinde olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Türkiye, Afrika ile ilişkilerini geliştirmesi adına ilk önemli girişimini 1990’lı yılların başında Somali’ye gönderilen BM Barış Gücü’ne dahil olmasıyla başlatmıştır (Tamçelik, 2014: 37). 1998 yılında Türkiye tarafından Afrika ile olan ticaret hacminin genişletilmesini ve yeni tedbirlerin uygulanmasını öngören “Afrika Eylem Planı” hayata geçirilmiştir. 2005 yılı Türkiye’de “Afrika Yılı” olarak kabul edilmiştir. 2010 yılına gelindiğinde Türkiye, “Afrika Strateji Belgesi”ni uygulamaya geçirmiştir (Dışişleri Bakanlığı).
2017’nin Aralık ayında İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesinin ardından karar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oylamaya sunulmuştur. Türkiye tavrını net bir şekilde koyup hayır oyu vermiştir. Birçok Afrika ülkesi de Türkiye’nin yanında olup hayır oyu vermişlerdir. Oylama sonucu BM Genel Kurulu’nda İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesi tavsiye niteliğinde reddedilmiştir. Afrikalıların Kıbrıs Meselesi’nde takındığı tavır yaklaşık 60 yıl sonra tam tersine dönmesi Türkiye-Afrika ilişkilerinin nasıl bir evrim geçirdiğinin ispatı olmuştur. Afrika ülkeleri artık Türkiye’nin kararlarını önemsemektedir ve desteklemektedir. Türkiye, Afrika ile olan ilişkilerini geliştirmek için son derece önemli adımlar atmıştır. 20. yüzyılda daha sınırlı bir dış politika izleyen Türkiye artık 2000’li yılların
başından itibaren daha aktif bir dış politika izlemektedir. Afrika stratejik ortaklıklarını artırmak isteyen Türkiye için önemli bir fırsattır.
Kaynakça:
Dışişleri Bakanlığı. Türkiye'nin Kalkınma İşbirliği: Genel Özellikleri ve En Az Gelişmiş Ülkelere Yönelik Yaklaşımları. Ankara: Dışişleri Bakanlığı.
Öztürk, H. (tarih yok). Afrika Vizyon Belgesi. BİLGESAM , s. 318.
Tamçelik, S. (2014). Küresel Politikada Yükselen Afrika. S. Tamçelik içinde, Küresel Politikada Yükselen Afrika (s. 37). Ankara: Gazi Kitabevi.
Toprak, N. (2017). Geçmişten Günümüze İşbirliği Ekseninde Türkiye-Afrika İlişkileri. H. Çomak içinde, Afrika Politikası (s. 830,832). İstanbul: BETA Basım.

Yorumlar
Yorum Gönder